Türkiye’nin son yıllarda karşılaştığı en ciddi tehditlerden biri, Fetullah Gülen Cemaati’nin devlet içindeki yapılanması ve bu yapının ülkeye verdiği zararlardır. Fetullahçılık olarak adlandırılan bu hareket, başlangıçta dini bir cemaat olarak ortaya çıkmış, ancak zamanla gizli bir şekilde devlet kurumlarına sızarak, ülkede büyük bir tehlike haline gelmiştir.
Bu grup, katı bir hiyerarşik yapıya sahiptir. Devletin farklı kademelerinde yer almak için sistematik bir şekilde çalışmıştır. Bu sızma stratejisi, özellikle polis, yargı ve askeriye gibi kritik kurumlarda yoğunlaşmıştır. Bu kurumlara yerleşen üyeler, hareketin çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermişlerdir. Ayrıca bu yapı büyük bir ekonomik güce sahiptir. Ticaret, bankacılık ve inşaat gibi sektörlerde faaliyet gösteren birçok şirketi kontrol etmektedir. Bu ekonomik kaynaklar, hareketin finansal bağımsızlığını ve etkisini artırmıştır.
Fetullahçılığın Türkiye’ye verdiği zararlar, sadece devlet yapısına sızmakla sınırlı kalmamış, aynı zamanda toplumun farklı katmanlarında da derin izler bırakmıştır. Cemaatin yargı içindeki varlığı, hukukun üstünlüğünü zedelemiştir. Kumpas davalar ve sahte delillerle birçok insan haksız yere mahkum edilmiştir. Bu durum, adalet sistemine olan güveni ciddi şekilde sarsmıştır. Dolayısıyla Fetullahçılıkla mücadele, sadece güvenlik boyutunda değil, aynı zamanda toplumsal ve kurumsal boyutlarda da ele alınmalıdır.
Eğitim sisteminin bağımsız ve tarafsız bir yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Devlet, gençlerin bilimsel ve eleştirel düşünme yeteneklerini geliştiren bir eğitim modeli benimsemelidir.
Devlet kurumları içindeki Fetullahçı unsurların tespit edilip temizlenmesi, adalet ve güvenlik sistemlerinin yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Bu süreçte, hukukun üstünlüğü ve insan hakları prensiplerinden ödün verilmemelidir.
Toplumun farklı kesimleri arasında uzlaşı teşvik edilmelidir. Toplumsal kutuplaşmanın önüne geçmek için ortak değerler ve hedefler etrafında birleşmek önemlidir.
Fetullahçılığın uluslararası boyutu göz önüne alındığında, diğer ülkelerle işbirliği yaparak bu yapının finansal ve örgütsel altyapısına darbe vurulmalıdır.
Mehmet Fatih ÖZTARSU